Özsüt Benim Pastam Yarışması ve Sonrası


    Bu yazıyı, hem kendime hatıra kalması için, hem takipçilerim için, hem de gelecek yıllarda yarışmaya katılmayı düşünenlere fikir olması için yazıyorum. Yani epey kapsamlı bir amacım var aslında :)

  Özsüt ürünlerini severim, en çok da dondurmasını. Biz yılın 12 ayı dondurma tüketen bir aileyiz ve haliyle buzluğumuz hep dondurma dolu. Pierre Herme tarzı pastaneleri ve lezzetli özel pastalarını da çok severim, Türkiye’de de o derece lezzetli ürünleri çıkaran firmalardan biri Özsüt.

  Yarışmaya geçen yıl katılmayı düşünmüştüm aslında ancak aklıma bana göre yeterince orijinal bir fikir gelmediği için vazgeçmiştim. Çünkü bence Özsüt’ün menüsünde yer almaya hakedecek bir pasta çok klasik, bilindik, her yerde yapılan bir pasta olmamalıydı.

Bu sene de yarışma ilanını görünce düşünmeye başladım. Yabancı pastacılardan bloglardan esinlenmek istemedim tamamen bana ait bir pasta yapma fikrine odaklandım. Ve sonunda fikrim geldi! :)

  Yine bizim evde tahin çok sevilen birşeydir, kazandibi yeriz üstüne tahin dökeriz, piyaz yaparız tahin koyarız. Öyle bir sevgi işte. Hem tahinin kültürümüzde mutfağımızda kıymetli  bir yeri vardır. Tahinle pekmezi bu kez de pastada bir araya getireyim dedim. Bir de susam krokan yakışır dedim. Sonra internetten küçük bir araştırma yaptım. Daha önce böyle bir pasta yapan var mı diye. Yoktu. En fazla tahinli çörek, pekmezli kek yapılmış. Yunanistan’da da tahinli muhallebi yapıldığını öğrendim.

Yarışmaya yollayacağım tarif hem lezzetli olmalıydı, hem ağır olmamalıydı hem de finale kalması durumunda 2 saatte yenecek hale gelmeliydi. Zor işler yani.

Epey deneme yaptım, pekmezi çok geldi, tahini az geldi, keki tuttu tutmadı. Denedim denedim ve ailemin de benim de beğendiğim bir noktaya gelince “işte budur” dedim. Başvuruyu yaptım. İlk hali budur:



Finalistlerin açıklanacağı sabah bir heyecan sardı beni, uyandım Özsüt Facebook sayfasına bakıyordum ki telefon geldi, daha sonra tanıştığım ve çok sevdiğim Özsüt Pazarlama Uzmanı Sezin’den. İtiraf ediyorum inanılmaz mutlu oldum ve tüm gün ayaklarım yerden kesik dolaştım. Şimdi siz değerli okuyucular “alt tarafı bir yarışma, ne bu heyecan?” diye düşünüyorsunuz belki de. Yazımın sonunda ona da geleceğim.



Yarışma gününe kadar 3-4 deneme daha yaptım, hem elim alışsın hem süreyi ayarlayayım diye. Büyük gün geldiğinde büyük bir heyecanla yarışmanın yapılacağı otele gittik annemle. Otelin konferans salonuna büyük bir masa hazırlanmış, üzerine elektrikli ocaklar kaplar konmuş, yanda bir masaya da finalistlerin ihtiyacı olan tüm araç gereçler ve gıda malzemeleri konmuş. Mesela çikolata konmuş, ancak kuvertür hali de var pul hali de var marketlerde satılan küçük paketlerdeki hali de var. Bu detay çok hoşuma gitti, çünkü herkes alışık olduğu materyallerle çalışmak ister. 



Chef’s İstanbul’un sahibi sevgili Gülhan Kara muazzam bir organizasyonla hiç sıkıntı çekmeden çalışmamızı sağladı. Özsüt’ün yardımcı melekleri ne istesek getirdi, kirli kap kacağı götürdü temizleri getirdi bol bol koşturdular.

Heyecandan olsa gerek sakardım, tencereyi yakıyordum, bir de miksere parmağımı kaptırıyordum neyse ki sadece peçeteyi kaptırıp kurtuldum :) Komik geliyor değil mi günlerinin çoğu mutfakta geçen birinin bu sakarlıkları? Heyecan insanı beş yaşında çocuk moduna sokabiliyor ama :)

Sahi unutmadan, birkaç televizyon kanalı gelmişti ve çekim yapıyorlardı. Sadece çekseler yine iyi bir de mikrofon uzattılar! Bir yandan şekeri yakmadan krokan pişirmeye çalışıp bir yandan muhabirle konuşma çabam gerçekten komikti, hoş bir hatıra olarak kalacaklar :)

Finalist arkadaşlardan da bahsetmeliyim, enteresan pastalar vardı mesela aynı ocağı paylaştığım arkadaşın pastası karabiberli çikolatalıydı. Birinci olan sevgili Tuğçe’nin pastası Demirhindi meyvesiyle yapılmıştı, çok ferahtı. Üçüncü olan sevgili Esra’nın pastası bol yer fıstıklı ve çikolatalıydı satışa çıksa da yesek :) Nohutlu kremalı, güllaçlı, orman meyveli çeşit çeşit pastalar vardı, jüriden sonra tatma fırsatı bulduk hepsinden :)

Pastalar bitti dolaplara kalktı, üstüne sıktığım sütlü çikolatalı krema süre sıkıntısından şeklini koruyamadığı için biraz moralim bozulmuştu açıkçası. Jürinin karşına oturduk ve tek tek pastalarımızı sergileyip jüri tadarken bizler de anlattık soruları yanıtladık.



Jüride çok sevdiğim Elif Korkmazel ve Sofra Dergisi genel yayın yönetmeni Esra Düzdağ vardı, Kadir Çöpdemir ve Seksenler dizisinde pastacı Sami karakteriyle izlediğimiz Berat Yenilmez, Özsüt genel müdürü Yıldırım Çullu ve Özsüt Pasta şefi Zekeriya Usta gibi değerli isimler vardı. Pascal Nouma çok sempatikti, eğlenceli tavırlarıyla heyecanımızı azalttı. 

Sıra bana geldiğinde pastamı jürinin önünden geçirerek yerime geçtim, tadına baktılar içeriği ağır gözükmesine rağmen tadını hafif ve güzel bulduklarını söylediler, kültürümüzden tatları kullanmam da hoşlarına gitti. Yorumlar güzel olunca ben de mutlu oldum gerçekten. Pascal Nouma hayatı boyunca şekerli şeylerden uzak durduğunu söyledi ama en son pastamdaki krokandan da tattığını gördüm, sevindim :)

Jüri puanları hesaplanırken biz de pastaların kalanlarından tattık, Özsüt nefis ikramlar hazırlamıştı, hoş heyecandan açlığımı bile unutmuşum :)

 

Sonuçlar açıklandı, 4 puan farkla ikinci oldum ve çoook mutlu oldum çok. Yıldırım Bey çok nazikti, üçümüzü de İzmir’e davet etti, pastalarımızı fabrikada uygulamak için. Fotoğraflar çekildi, eve döndüm tebrik telefonları ve emeğimin karşılığını almanın keyfiyle yorgunluğum geçti :)

Yarışmadan kısa bir süre sonra İzmir’e davet edildik, gittiğimde çok hoş karşılandım, üç gün boyunca harika vakit geçirdim, pastamı yeniden yaptım, fabrika gezimizden ve ustalarımızdan çok şey öğrendim. Çok canayakın insanlar tanıdım, Özsüt’ün şahane misafirperverliğiyle çok keyifli günler geçirdim.


Yanılmıyorsam kış menüsünde satışa çıkacak Gün Batımı. Dilerim sizler de tadına bakar, seversiniz.

 Bu yarışmanın benim için önemini ne kadar ifade edebilirim bilmiyorum ama deneyeceğim. Aslında Ziraat Mühendisi olsam da kariyerimi pastacılık alanında geliştirmek istiyorum. Ve henüz yolun başında bir pastacı olarak yaptıklarımı olabildiğince çok insana ulaştırmak, kendimi geliştirmek benim için çok önemli. Elimden çıkanların sadece süslü şekiller olmadığını, lezzetinin de güzel olduğunu gösterebilmek adına böylesine önemli bir firmanın yarışmasında finalist olmak, dereceye girmek öyle değerli ki.. Ben geleceğimi, bu iş üzerine kurmak, onu pastalarla kurabiyelerle inşa etmek istiyorum ve Özsüt sayesinde hayallerim için büyük bir adım atmış oldum.

Bu vesileyle buradan bir kez daha teşekkürlerimi sunmak istediğim çok değerli insanlar var.

Başta Yıldırım Bey’e, yarışmadaki değerli jüri üyelerine, Özsüt’ün İzmir’de tanıdığım meleği Sezin’e, Ar-ge ekibindeki melek Göksu’ya, Ferya Hanım’a, İzak Bey’e, İsmail’e, İbrahim Bey’e, fotoğraf stüdyosundaki neşeli ekibe, Kadir Usta’ya, tüm Özsüt çalışanlarına ve tabii ki en çok da Göksal Usta’ya sonsuz teşekkürler.

Yarışmaya katılmayı düşünenler için NOT: Ben başvurmadan önce araştırdım, eski katılımcılardan yol gösterici bir yazı bulamadım. Katılma konusunda tereddüt yaşayanlar için yazıyorum, bu yarışmaya katılmak için hiç bir şart yok. Pastacı olmanız, süslü pastalar yapıyor olmanız gerekmiyor. Hayatta yaptığınız ilk pasta bile olsa katılabilirsiniz yeter ki özgün olun. Ve şansınızı deneyin. Mutfakla gönül bağınız varsa, dereceye girmek önemli değil, sadece o heyecanı, atmosferi yaşamak için bile katılın derim.


2 yorum:

  1. ne güzel anlatmışsın seninle beraber o heyecanı yaşamak , ve çoşkuna tanık olmak çok güzeldi , dilerim seneye bende katılırım ve senin gibi başarılı olurum.. sevgiler

    YanıtlaSil
  2. Tebrik ederim arkadaşım ellerine sağlık çok güzel bir pasta
    çıkar çıkmaz hemen deneyeceğim ve seni hatırlayacağım
    ve tabi blogumda da paylaşırım :)
    Teşekkürler.....

    YanıtlaSil